Yazılı açıklama yapan Turgut, Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu’nun açıklamalarını eleştirerek, “kışkırtıcı ve ayrımcı açıklamaların, Kıbrıs Türk halkının tarihi varlığını, haklarını ve barışa olan bağlılığını görmezden gelen bir anlayışın yansıması” olduğunu belirtti.
Turgut, “Bilinmelidir ki; bu tür söylemler, yalnızca provokasyon ve bölücülük amacı taşımakta, tarihsel gerçeklere ve halkların birlikte yaşama iradesine zarar vermektedir.” ifadelerini kullandı.
Kıbrıs Türk halkının, 1571’den çok daha önceye dayanan kökleriyle yaşadığı toprakların ayrılmaz bir parçası olduğunu kaydeden Turgut, tarih boyunca Kıbrıs Türk halkı ve Türkiye’nin, etle tırnak gibi bir bağ kurduğunu, bu birlikteliğin her türlü zorluğa karşı direnerek adadaki Türk varlığını koruduğunu vurguladı.
Turgut şu ifadeleri kullandı:
“Bizleri birbirinden ayırmaya çalışan her türlü girişim, geçmişte olduğu gibi bugün de başarısız olmaya mahkûmdur. Türkiye’yi adada işgalci olarak nitelendiren açıklamalar ise gerçekle bağdaşmayan, sadece çatışmayı körükleyen bir propagandadan ibarettir.
KIBTES bu bağlamda Avrupa Birliği’ni ve Birleşmiş Milletler'i, Kıbrıs’taki iki ayrı toplumun eşitliğini ve iki devlet gerçeğini kabullenmeye davet etmektedir.
Yakın tarihimiz göstermiştir ki, Helenizm ve Enosis hayalleriyle kurulan birleşik Kıbrıs girişimleri, Kıbrıs Türk halkına yalnızca acı ve gözyaşı getirmiştir. Bu hatayı yeniden tekrarlamak, sadece daha fazla bölünmeyi ve çatışmayı teşvik edecektir.
Kıbrıs Türk halkı, Anavatan Türkiye’nin güçlü desteğiyle, iki ayrı devlet temelinde çözüm kararlılığını sürdürmektedir. 'Sarı Öküz' hikayesinden çıkarılacak dersle, halkımızın birlik ve beraberliği en büyük gücüdür ve her türlü tehdidi bertaraf etmeye yetecektir. Hiçbir güç bizi haklarımızdan, egemenliğimizden ve geleceğimizden vazgeçmeye zorlayamaz. Halkımızın tarihi ve kararlı duruşu, adada barış ve istikrarın anahtarı olmaya devam edecektir.”