Gazeteci-Yazar Fatma Gülşen Koçak, bugün Milat Gazetesi'nde Siyasetçi Yazar Cemal Toptancı ile yaptığı röportajı yayımladı.
İşte Koçak'ın röportajı:
Kürtler üzerine oynanan küresel oyunları deşifre ederek bu alanda çeşitli eserler kaleme alan Diyarbakır Sur eski belediye başkanı Siyasetçi Yazar Cemal Toptancı ile Kürt Türk kardeşliğini bozmaya çalışan Siyonist ve emperyalistlerin amaçlarını konuştuk.
Son zamanlarda Kürtleri Siyonist İsrail’e yamamaya çalışan bazı yapılar ve isimlerin sesi çok çıkmaya başladı. Müslüman Türkiye ile olacağımıza Siyonist İsrail ile birlik olalım diyen bu kullanışlı isimlerin ve kesimlerin amacı nedir?
Öncelikle röportajımızın ümmet bilinci içinde milletimizin birlik ve beraberliğine, vesile olmasını Cenab-i Hak’tan niyaz ediyorum.
Önemli bir soruya muhatap oldum.
Ayrıca çok önemli bir zaman süreci içinde böylesi bir sorunun sorulması da halen içinde bulunduğumuz ortamın vahametine işaret ediyor.
Ancak sorunuza farklı bir pencereden bakıyorum.
Çok eskilere gitmeden ve tarihin tozlanan sayfalarını çevirmeden son 60 yılda ülkemiz ve bölgemiz üzerinde oynanan siyasi senaryoya bir göz atalım.
Evet, geçmişin vesayet altındaki kirli devlet aklının icra ettikleri siyaset ve bu siyaset içinde var edilen iki terör örgütünün, FETÖ ve PKK’nin yaptığı tahribatı unutmayalım.
Milli başlığıyla başlayan ancak daha düne kadar gayri milli olan kurumlarımızla tam bağımsız bir devlet olduğumuzu sanmamız en büyük yanılgımız olduğunu 15 Temmuz 2016 gecesi yaşayarak gördük. 1960 askeri darbesi, ülkemizde ilk terör örgütünün devlet içinde yapılanmasına neden olan bir NATO darbesiydi. Müslüman Kürtlere düşman olan Fetullah Gülen’e verilen görevle din üzerinden ilk ayrışmanın tohumları ekildi. Müslüman hoca diye lanse edilen Gülen, oysa kendi dinini Türk-İslam sentezi üzerinden sermayede, siyasette, sanatta ve de spor arenasında inşa etti. Kazanılması hedeflenen kitlelere eğitim alanında ve devletin ağırlıklı kurumlarında yapılanmasının önünün açılmasına vesile oldu. 1980 askeri darbesine gelince yine Pentagonun bizim çocuklar yaptı dediği bir darbeydi. Bu darbenin de hasadı bir terör örgütü olan PKK’nın, Abdullah Öcalan liderliğinde ırk üzerinden ayrışması ve Kürtlere lider olarak dayatılması için yapılmıştı. Ki terör hareketinin de zamanın CIA’nın emrindeki sözde istihbaratımızın vasıtasıyla ortaya çıktığını ifade etmem asla abartı olarak görülmemeli. Geçmişte bölgede devlet kurumlarına hâkim olan F. Gülen yapılanması, Jitem gibi gayri meşru oluşumlarla icra ettiği faili meçhul cinayetler, köylerin boşaltılması ve tehcirler gibi despotik icraatlar diğer terör örgütü PKK için insan kaynaklarının oluşmasına vesile oldu.
DÜŞMANLAŞTIRMA AMACI GÜDÜLDÜ
Devlete güveni azaltma ve düşmanlaştırma için mi yapıldı bunlar?
Bu bilinçli projeler neticesinde bölge insanının devlete karşı güvenini sarsma ve düşmanlaştırma amaçlı idi. Neticede yaşadığımız 28 Şubat sürecinde ise ABD’nin iki terör örgütü lideri için yaptığı takas da günümüz siyasi gündemiyle ilgiliydi. F. Gülenin Türkiye’den istenmesi ve Ecevit tarafından ABD’ye gönderilmesi ile Öcalan’ın Kenya’da CIA eliyle Türkiye’ye teslim edilmesi de yazılan senaryonun birer parçası olmuştu. Bu projede iki terör örgütünün de liderlerini dünyaya tanıtmak amacını taşıyordu. Öcalan Türkiye’de terörist olarak yargılanırken, zamanın kirli devlet aklının yanlış tasarrufuyla siyasi bir mahkûm statüsü kendisine verilmiş oldu. F. Gülen için ise, onun bir hain olduğuna henüz inanamamış kitlelere kendisi mağdur gösterilmek suretiyle, ona biatlarınn devamına vesile olmuştu. Terör örgütlerinin iki lideri de bu süreçte militanlarınca kendi yeni kuşaklarına sempatilerinin devamını sağlamış oldu.
KİN VE İNTİKAM AMAÇLI SÖZLER
Baştaki soruya dönersek neler söylersiniz? Siyonistlerden umut besleyenler hakkında ne dersiniz?
Günümüzde Müslüman Türkiye ile beraber olacağımıza Siyonist İsrail’le birlikte oluruz diyenlere gelince, genellikle Türkiye dışında yaşayan ve dış ülkelerin istihbaratlarına hizmet veren, terör örgütleri FETÖ ve PKK aparatları olduğu gibi, ABD, Kanada, Almanya, İsveç ve Fransa’da yaşayan kripto azınlıklar olduklarını da biliyoruz. Kin ve intikam amaçlı söylenen çok iddialı bu sözlere, özellikle Müslüman bir halk olan Kürtlerin büyük çoğunlukla şiddetle reddedeceklerini söyleyebilirim. Bunu da temenni etmediğim muhtemel Türkiye-İsrail savaşında göreceğiz.
PKK-YPG MASKESİYLE İSRAİL’E ÇALIŞIYORLAR
Emperyalist ABD Suriye’de terör devletinin alt yapısını oluşturarak neyi amaçlıyor?
Bildiğim ve okuduğum kadarıyla bir NATO ülkesi üyesi olarak yıllarca stratejik ortağımız diye bize dayatılan ve hiç de öyle olmayıp bilakis stratejik düşmanımız olan, ABD’nin hala 1923 yılında imzalanan Lozan antlaşmasını tanımış değil.
İmzalanan bu antlaşmanın perde arkasında özellikle İngilizlerin dayattığı şartların kabul edildiği, buna karşın da günümüzde Anadolu toprakları olarak bize bırakılan 776,980 kilometrekare topraklarımız üzerinde yeni bir haritanın ortaya çıkarılıp bölünmesi projesi var.
1982 senesinde İsrail’de yayınlanan Kivunim (Yönler) Dergisinde, 1980’lerde ‘İsrail için bir strateji’ başlığıyla yayımlanan bir makalede Ariel Şaron’un eski danışmanı Odet Yinon tarafından kaleme alınan “Ortadoğu’daki siyasi projeleri mezhepsel bölünmeler” mantığı açısından karakterize etmenin erken bir örneği olarak gösteriliyor. George W. Bush yönetimindeki ABD yönetimi tarafından benimsenen politikaların formülasyonunu etkilediğini düşünen akademisyenler tarafından yapılan çatışma çözümü analizlerinde rol oynamış ve ayrıca makalenin 1980’lerden bu yana Ortadoğu’daki büyük siyasi olayları tahmin ettiği veya planladığı yönündeki komplo teorilerinde de rol oynamıştır.
Bunlara 2003 Irak işgali ve Saddam Hüseyin’in devrilmesi, Libya’da Kaddafi’nin devrilmesi, Mısır’da Mursi’nin yönetimine yapılan darbe, Suriye iç savaşı dâhildir. Komplo teorileri ayrıca planın ABD’ye yönetimdeki İsrail, İleri Stratejik ve Siyasi Araştırmalar Enstitüsü üyeleri tarafından tanıtıldığını ve Bush yönetimi tarafından 11 Eylül’ün ardından benimsendiğini ve aynı anda bölgedeki ABD çıkarlarını ilerl etmek ve aynı zamanda iddia edilen Yahudi Büyük İsrail rüyasını “Nil’den Fırat’a” ilerletmek amacıyla benimsendiğini iddia ediyor.
Ki günümüzde başta Filistin-Lübnan ve Suriye’ye yönelik devam eden İsrail saldırılarının devam ettiği günümüzde, Suriye’nin kuzeyinde yapılanan ve ABD’nin desteklediği PKK/YPG maskesiyle sadece yanı başımızdaki Suriye topraklarında değil, güneydoğumuzda da topraklarını Fırat’a kadar genişleterek İsrail’e teslim etme amacını gelişmelerden görmemiz lazım. Trump’a Biden yönetimince bırakılan plan budur diyorum.
DEVLETE DÜŞEN GÖREV
Bu noktada devlete düşenler nelerdir? Türk Kürt birliğinin güçlenmesi için neler yapılmalıdır?
1919’da Kürt Şerif Paşa ve Ermeni Bogos Nubar Paşa arasında, Paris’te imzalanan antlaşmaya göre, Doğu ve Güneydoğu’da bir “Ermenistan ve Kürdistan Devleti” için itirazda bulunan bütün Kürtlerin sizin bu başlıkta sorduğunuz soru içindeki şu cümlenizi ne kadar da teyit ediyor, yazılan itiraz telgraflardan bir örnek vereyim. İstanbul’da yayınlanan Albayrak Gazetesinin 4 Aralık 1919 günü manşetine taşıdığı telgrafta “Muazzam Osmanlı kitlesinin en metin ve sarsılmaz, kale gibi direnci olan Kürtler her şeyden evvel İslam’dır. Ve ikinci olarak Osmanlıdır ve en sonra Kürt’tür. Muhteşem Osmanlı ailesinin ve şu İslam kardeşliği toplumunun en fedakâr ve en bağlı ve en uyumlu bir uzvu olan Kürtlerin bu beraberlikten zerre kadar ayrılmamaları onların gayesi ve emelidir. Kürtler Osmanlı idaresinin adil ve ulvi egemenliğine katılma onuruna sahip oldukları günden beri hiçbir ihanet eseri göstermemiştir ve ebediyen de göstermeyecektir… Dünyada hiçbir kuvvet tasavvur edilemez ki Kürtlük ile Osmanlılık arasındaki bu kadim ve tarihi uyumu kaldırmaya ve yok etmeye muvaffak olabilsin. Çünkü Osmanlılık Kürtlüğü, Kürtlük de Osmanlılığı nefsinde toplamış ve yekdiğerine mutlak bir bağ ile bağlanmıştır. Bu itibarla bütün Kürtler iman etmişlerdir ki, Osmanlılığın temiz hayatı ve istikbali parçalanıp yok olursa Kürtlük de yok olur.” Sorunuzda “Bu noktada devlete düşenler nelerdir?” diyorsunuz.
Günümüz siyasetinde devletten önce günümüzde devleti yönetmeye talip olan muhalefete daha çok iş düşüyor. Zira devleti yönetenler zaten devletin bölünmesine karşı olduklarını teröre karşı verdikleri mücadelede gösteriyorlar. Ancak birlik ve beraberliğimizin devamı için bu görev daha çok Kemalist maskesi ile siyaset yapan ve Kürt olmayan; Türklere, Lazlara ve Çerkeslere düşer. Kısaca ve özetle ifade etmek istediğim yukarıda not düştüğüm telgrafın mealen aynı sözlerini muhalif siyaset aktörlerinin bunu ABD’ye, İngiltere ve ortakları İsrail’e karşı deklare etmeleri üzerlerinde ödemeleri gerekli borçlarıdır.
BAHÇELİ’NİN ÇAĞRISI DEM VE CHP’Yİ RAHATSIZ ETTİ
Devlet Bahçeli’nin Apo’ya yönelik çağrısını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu çağrı kandili neden rahatsız etti?
Sayın Devlet Bahçeli’nin TBMM’nin açıldığı 1 Ekim günü yaptıkları açıklama sadece Türkiye’de değil, ülkemizle ilgilenen dost düşman bütün ülkelerinin siyaset gündemine bomba gibi düştü. Kanaatimi ifade edeyim bu çağrı bir kukla terör örgütü olan PKK’dan ve Kandilin katil baronlarından çok, ABD’yi İsrail’i, İngiltere’yi başta olmak üzere terörle iltisaklı olan diğer Avrupa ülkelerini rahatsız etmiş oldu.
İç siyasi mahfillerimize gelince burada, başta Kandilin vesayetindeki legal siyaset yapan; DEM ve CHP’yi sıkıntıya sokmuş oldu. Sayın Bahçeli’nin şimdiye kadar neden böylesi bir çağrıyı yapmadığını sorgulayanlara hatırlatmak istediğim şey partisi içinde ülkenin bekasını değil, kendi şahsi ülküsü için siyaset yapan özellikle pragmatist Tengricileri tasfiye ettikten sonra bu çağrıyı yapmasını çok doğru buluyorum.
Bu çağrı ile sokak ve meydanları arşınlayan ve bu eylemlerde kullandıkları sözleriyle Öcalan’ı kendi liderleri olarak gören ve bu vesileyle de kendisi için özgürlük isteyen sempatizan ve militan kesime, sözlerinizde samimi iseniz bakın o bir terörist olarak cezasını çekiyor, o zaman gelsin DEM Partisi grubunda ben (ABD’nin İsrail’in siyasetine hizmet eden, PKK’ya silahlarını bırakmalarını istiyorum) Türkiye’nin huzurunu istiyorum terörü kabul etmiyorum mealinde konuşmasını yapsın. Kaldı ki (Öcalan bu konuda Nairobi’den uçakla getirildiğinde gözleri bağlı iken, benim annem de Türk’tür, bana düşen bir görev varsa devletimin emrindeyim demişti) bunun karşılığında “Umut Hakkını” kullansın, demiştir. Böylesi bir çağrı günümüzde filli siyaset yapan devlet ve siyaset erkânımız içinde bunca etki yapmayacaktı, ancak Sayın Bahçeli’nin bu çağrısını farklı da okumamız gerekir. Zira Kürt kardeşlerini onların çocuklarının kanları üzerinden siyaset yapan ve Kürtlere asla dost olmayanlardan da kurtarmaya yönelik olarak da siyaset sosyolojisi üzerinden okuyalım diyorum.
IRKÇILIKTAN UZAK DURSUNLAR
Son olarak hem Kürtlere hem Türklere ortak mesajınız nedir?
Irkçılıktan uzak dursunlar, asırlardır iki halk olarak bir arada yaşayan ve yaşadıkları vatanları için ülkenin çeşitli coğrafyalarında koyun koyuna yatan şehit büyüklerini düşünsünler. Kanları birbirlerine karışmış dayı-yeğen olduklarını unutmasınlar. Sultan Alpaslan’ı, Yavuz Sultan Selim’i, Selahaddin Eyyübi’yi, Mervani Emiri Molla Yahya’yı unutmasınlar. Birbirlerinden asla kopmayacaklarına ayrılmayacaklarına inandığım iki halkım ümmet bilinci içinde İslami şuurla hayata baksınlar. Nice bin yıllara.