Tokatlıoğlu yaptığı yazılı açıklamada, ahlaki çöküşün kimden kaynaklandığından çok, bu yozlaşmanın başarı ölçütü olarak görülmesinin en büyük sorun olduğunu kaydederek, toplumda dürüstlük ve nitelikli olmanın değer kaybettiğini, yalan ve haksızlıkların ise "akıllılık" ya da "pratik zekâ" olarak kabul edilmeye başladığını savundu.
Vicdan, insanlık ve etik değerler göz ardı edildiğinde, yozlaşmanın yalnızca normalleşmekle kalmadığını, aynı zamanda bireysel veya zümresel çıkarların ve siyasi amaçların bir aracı haline geldiğini söyleyen Tokatlıoğlu, bu durumun bireylerin erdemli bir yaşam sürme çabalarını baltaladığı gibi, toplumun ortak değerlerini de hızla aşındırdığını ifade etti.
Böyle bir toplumda, dürüst bireylerin kendilerini dışlanmış hissederken, adaletsizlikten beslenenlerin güç kazanmaya devam edeceğini kaydeden Tokatlıoğlu, bu kısır döngünün kırılmasının da, ancak toplumun kolektif bir uyanışı gerçekleştirmesiyle mümkün olacağını vurguladı.
Tokatlıoğlu, şu ifadeleri kullandı:
“Erdem, bilgi, adalet ve sorumluluk duygusu yeniden ortak değerler olarak benimsenmediği sürece, yozlaşmış bir düzenin hüküm sürdüğü bu topraklarda gerçek anlamda bir toparlanma beklemek hayaldir. Çözüm, bireysel ve toplumsal düzeyde dürüstlüğü, sosyal adaleti ve insana duyulan saygıyı yeniden inşa etmekten geçer. Aksi takdirde, ahlaki çöküş yalnızca bir sonuç değil, sürekli tekrar eden bir döngü halini alacaktır.”
